HOŞGELDİN 2010 SENESİ

 

Koskoca bir seneyi daha bitirdik, tabi ömrümüzden bir sene daha acı ve tatlı olaylarla geçip gitti. Şimdide yeni yılı karşılamaya hazırlanıyoruz. Yeni yılın gelmesi ile hepimizde bir heyacan bir çoşku yaratıyor. Çünkü 2010 senesinden beklediklerimiz çok. 2009 senesinde çok arzulayıp ama yapamadığımız bütün beklentilerimizi yeni yıla aktardık.Tabi bu içimizden gelen yeni yıl çoşkusunu da güzel bir şekilde kutlamak lazım.

Yeni yıl kutlamasına karşı değilim.Kendi örf ve adetlerimize uyarlıyarak aile ve dostlarımız arasında bir birimize hediyeler vererek, kutlanan bir yeni yılın bence hiç bir sakıncası yok. Hatta böyle bir kutlamaya olumlu bakıyorum.Yeni yılın,birde hiç göz ardı edilemiyecek büyüklükte bir de ekonomik katkısı var. Alınan hediyeler yapılan harcamalar bir çok sanayi koluna oldukca büyük para akışı sağlamanta ve eldeki paranın piyasaya çıkarak, piyasalarda bir canlanma, bir hareketlilik sağlaması. Bu da ikinci olumlu tarafı.

 

Burda dikkat etmemiz gereken şey, bu yeni yıl kutlamalarımıza, noel baba gibi, üstünde yıldız olan çam ağacları gibi veya noel baba kızakları ve kızakları çeken geyikler gibi objeleri kutlamamıza katmamamız lazım. Eger bunları alıp yılbaşı kutlamasının içine katarsak bu sefer yılbaşı, yılbaşı olmaktan çıkıyor tamamen noel kutlamasına dönüyor. Bu da bizim dinimize örf ve adetlerimize hiç de uygun değil. Bu arada bir yanlış anlaşılma olmasın herkesin fikrine, inançlarına, kutlamalarına saygılıyım. Herkes fikir ve inançlarında hür.

Tabi bu konu oldukca tartışmalara açık bir konu onun için ben lafı uzatmadan, tüm arkadaşlarımın ve dostlarımın yeni yılını kutlarım. 2010 senesinde mutluluk,sağlık ve başarı sizlerle olsun. Bir sene sonra görüşmek üzere..:))

ESEMEN KÖYÜ GEZİMİZ.

Aslında bu geziyi geçtiğimiz ay yapmıştım ama ancak şimdi bloğumda yayımlayabildim. Bahar havası gibi harika,bol güneşli bir sonbahar gününde bu köy gezisini yaptık. Aslında niyetim biraz hava almak, birazda köyden organik sebze ve meyve alabilmek ve sularımızı doldurmak niyetiyle düştük yollara.

 

Benim için harika bir gezi oldu, köy dağ başında, tam da ormanın kıyısına kurulmuş, harika bir manzarası ve harika bir havası var. Ses olarakta sadece, ormanın sesi, rüzgarın sesi ve kuşların sesi var. Arkadaşlar böyle güzel bir armoni olmaz. Ben buna tabiatın şarkı söylemesi diyorum. Şehrin gürültüsünden sonra burası bana cennet gibi geldi.

 

Yalnız köyün halini görünce üzüldüm, sanki terk edilmiş gibi. Genç nufus okumak veya çalışmak için köyü terk etmiş, büyük bir ihtimalle tekrar geri dönmeyecek. Köyde kalan nufusta orta yaş ve üzeri kesim. Böyle bir yer terk edilirmi diyorum ama insanlar ne yapsın imkan neredeyse,ekmek neredeyse oraya göçüyorlar.

 

Biz meyvalarımızı ağaçtan topladık, köylü kardeşlerimden de biraz sebze ve yeşillik aldık, ne bir zirai ilaç, ne de bir kimyasal gübre kullanılmamış, herşey tamamen doğal ve üstelikte çok lezzetli.

 

Sularımızı da çok övgüsünü duyduğumuz bu kuyudan çektik. Dağ başında bir kuyu, ben hayatımda böyle güzel bir su içmedim desem fazla abartmış olmam, toprağın derinliklerinden süzülerek gelen ve topraktaki bir çok minarelide bünyesine katarak yeryüzüne ulaşan bu su gerçekten harika. 

Bu haftalıkta bu kadar tüm arkadaşlarıma mutlu ve neşeli günler dilerim.

Not : Fotolar tabiki, alp foto..:)

GÜLE GÜLE 2009 SENESİ.

 

Çok kısa bir süre sonra,çok değil dokuz gün sonra koca bir sene bitirmek üzereyiz..Ömrümüzden bir sene daha gitti. Acılarıyla,üzüntüleriyle ve mutlulukları ve neşesi ile bir seneyi daha geride bıraktık. 2009 senesi nedense, bende mutsuzluk, üzüntü ve sıkıntı dolu bir yıl izlenimini bırakıyor. Şöyle bir düşünüyorum da. Savaşlar, gözyaşları, terör, maddi ve ticari krizler vs. liste uzayıp gidiyor, mutluluktan eser yok. Yani 2009 senesi olumsuzluklarla dolu bir sene oldu diye düşünüyorum.Benim içinde öyle, bazı planlarımı gerçekleştiremedim. Bazı istediğim şeyler, tam elde ettim değim anda elimden kayıp gitti. Yani kısaca her şey tatsız tutsuz geçti bu sene. Ve de  diyorum ki. Yeter artık 2009 senesi git.

Her yılbaşı, bir de çocukca bir istek olur içimde hep. Yeni yıla girerken, lapa lapa kar yağmasını isterim. Eger bu sene yeni yılı karla karşılarsak bilinki ben dışarda kartopu oynuyor olacam…Şimdilik hepinize iyi geceler dilerim.

Not : Resimler alıntı.

MUTLU NOELLER

Mutlu noeller.. Arkadaşlar bu kutlamam sadece yabancı arkadaşlarım için. Onlar bayramlarda seyranlarda sayfama gelip sadece bize ait olan bayram kutlamalarını yapıyorlar..Eeee benimde onların bayramlarını kutlamam lazım, diye düşünüyorum.

 

Tabi bu arada hediyesiz ve çam ağacı olmadan noel kutlaması olmaz değilmi ? O zaman bir çam ağacı ve hediyelerde aşağıdaki resimde..:)))

Tüm arkadaşlarıma 2010 senesinde Mutluluklar, sağlık, başarı ve bol kazanç dilerim. Mutlu Noeller…

 

İlgilenen arkadaşlar için kısa bir bilgi :

Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa’nın doğumunun kutlanıldığı Hıristiyan bayramı. Ayrıca Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milât Yortusu olarak da bilinir.

Noel, her yıl dünyadaki Hıristiyanların çoğunluğu tarafından 25 Aralık’ta kutlanır. Kutlamalar 24 Aralık’ta Noel arifesiyle başlar ve bazı ülkelerde 26 Aralık akşamına kadar devam eder. Ermeni Kilisesi gibi bazı Doğu Ortodoks Kiliseleri, Jülyen takviminde 25 Aralık’a denk gelen 7 Ocak’ı Noel olarak kutlarlar. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu ülkelerde pratik olarak Noel tatili yılbaşı tatiliyle birleştirilir.

Bazı Ortodoks kiliselerinin Noel’i Jülyen takvimine göre kutlamasının nedeni, şu an kullanılan Gregoryen takviminin Katolik bir din görevlisi olan Papa XIII.

Gregory tarafından düzenlettirilmiş olmasıdır. Noel’i şu anda 7 Ocak’ta kutlayan Ortodoks kiliseleri 2100 yılından itibaren 8 Ocak’ta kutlamaya başlayacaklardır.

Notlar :

1) Bilgiler Vikipedi’den alınmıştır.

2) Resimler alıntı:  http://www.kaliteliresimler.com/  

NEFİS BİR TÜRK KAHVESİ

Çok ilginçtir ki, kahve Türkiye’de yetiştirilmediği halde, içme şeklimiz ile ve pişirme şeklimiz ile tüm Dünya’ya Türk kahvesi diye lanse etmişiz. Bence güzel bir şey. Ben de kahve içmesini severim, özellikle sabah kahvaltıdan sonra saat 10,oo civarı taze ve bol köpüklü bir kahveye hiç bir zaman hayır demem. Hafif bir müzik eşliğinde günlük gazetelerimi okurken, güzel bir kahve keyfi yaparım. Bu benim kahve içme şeklim,

 

Birde hanımların kahve içmesi varki, tamda arayıp bulamadıkları şey, bir birlerine randevu verirken bile kahve içmeye geliyoruz, diyorlar ve  bütün hanımlar toplanıp kahve keyfi yapıyorlar. Yalnız burda sorgulanacak şey kahve keyfimi, yoksa fal bakma keyfimi, yoksa dedikodu keyfimi..:)) Hele bir keresin de böyle bir hanımların toplantısı ben evdeyken denk geldi, amanın ki hiç sormayın, bu ne curcuna böyle, hem nerden buluyorsunuz bu kadar lafı hayret. Kendimi o gün evden dışarı zor attım. 

Neyse hanımları kızdırmayayım şimdi. Hem bu kadar keyif onların da hakkı değilmi.?

Tüm arkadaşlarıma neşeli ve mutlu bir hafta sonu dilerim. Kalın sağlıcakla.

HARİKA BİR KÜR

Geçenlerde TV’de Prof. Dr. İbrahim SARAÇOĞLU’nun programını izlerken bu kürü kızım not almıştı. Bu gün denemeye karar verdik. Malzemelerimizi hazırladık ve harika bir karışım elde ettik. Bu hazırladığımız kürün çok yararlı bir gıda olduguna gelin malzemeleri okuduktan sonra siz karar verin. Önce malzemelerimizi vereyim.

MALZEMELER:

1 orta boy elma

2 havuç

1 limon

1 greyfurt

2 parça brokoli

HAZIRLANIŞI:

Tüm malzemelerimizi yıkayıp soyuyoruz ve varsa çekirdeklerini çıkartıyoruz ve hepsini mutfak robotuna atıp bir dakika kadar blenderden geçiriyoruz. Ben biraz daha sıvı halde olması için süreyi biraz daha uzun tuttum ve yarım bardak kadar da su ilave ettim. Ve ortaya harika bir tad ve harika bir karışım çıktı. Şimdi sıra oturup afiyetle yemekte..:)

Bu karışımda kullandığımız malzemelerimizin faydalarını az çok hepimiz biliyoruz. Kemik erimesinden tutunda kanser, göz hastalıkları, bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerine kadar saymakla bitmeyecek kadar çok faydaları olan meyva ve sebzeleri bu şekilde çiğ olarak tüketmenin daha yaralı olduguna inanıyorum. Özellikle bu mevsimde.

Googlede bunlarla ilgili çok detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Tabi bu ve buna benzer kürleri sağlıklı iken kullanmamamız lazım. Sadece önleyici bir tedbir olarak tüketmemiz gerekir. Eger bir rahatsızlığımız varsa ve ilaç kullanıyorsak, bu gibi karışımları Doktorumuza sormadan kullanmamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Çünkü bu tür karşımlar kullanılan ilaçların etkilerini artırıp, yan etileri tetiklemekte hatta ölümle sonuçlanan vakalara sebep olmaktadır. 

Bu günlükte bu kadar..Tüm arkadaşlarıma başarı ve sağlık dolu bir hafta dilerim.  

KARAKULAK MANTARI

Mantarı tüketmesini sevdiğimiz için, sıkca mutfagımıza girmektedir. Tercihimiz marketlerde satılan kültür mantarı. Kesinlikle doğadan toplanmış mantarı kullanmayız. Fakat bu sefer öyle bir durumda kaldım ki sormayın. Civar köylerdeki bir dostum ailesiyle bize misafirliğe geldi. Benim organik yetişmiş meyva ve sebzeye düşkün olduğumu bildiği içinde, köyden gelirken biraz ıspanak, roka, taze soğan vs. gibi sebzelerden hediye olarak getirmiş. Çok makbule geçen bir hediye benim için.

 

Gel gelelim poşetlerin birini açtım ki, ormandan topladıkları karakulak mantarı (çam mantarıda denmekte). bir poşet doğal mantar. Buyrun bakalım, şimdi biz bunu yemeyiz desek, misafirler alınacak, üstelikte çok ayıp olacak. Kalkmışlar bizim için ormandan mantar toplamışlar, bizde kabul etmesek olmayacak. Bir de o kadar mehdettiler ki sormayın. Bu mevsimlerde köylüler ormana gidip bu mantarı toplayıp, tüketirlermiş. Nasıl pişirmemiz gerektiğini tarifinide verdiler.  Artık çaresiz yapıp yiyecegiz. Yalnız bu ilk ve son olacak.

Neyse pişirdik ve hep beraber yedik. gerçi çok çok harika bir lezzeti var ama, çok da tehlikeli çünkü zehirli mantarla, yenecek mantarı ayır etmek çok güç, bu konuda uzman olmak lazım ki mantarları ayırt edebilesiniz. Bir tane dahi zehirli mantar karışmış olsa.. eh artık gerisini siz düşünün. 

Neyse dost için çiğ tavukda yenir dedik, bu mantarları yedik ama bu ilk ve son oldu bir daha kesinlikle doğal mantar yemem.

Tüm arkadaşlarıma, sağlık dolu, başarılı, mutlu bir hafta dilerim. Herşey gönlünüzce olsun.    

EŞEK ÖLDÜREN SUYU

Son Esemen köyü gezimizde rastladım bu çeşmeye, hemen arabayı durdurdum ve arkadaşlara sularımızı burdan dolduralım dedim fakat arkadaşlar su alacagımız başka bir yer var suyu burdan çok daha güzel, sularımızı ordan dolduralım, dedikleri için bu çeşmeden su almaktan vazgeçtik. Yalnız suyun tadına bakmadan olmaz dimi. Hepimiz çeşmenin başına, kana kana su içtik, harika bir su, içimi ise nefis ve buz gibi bir su, tamamen doğal ve daha kirlenmemiş bir kaynak suyu. Yıllardan beri biraz azalsa da akmaya devam ediyormuş.Çeşmenin bir de ilginç öyküsü var.

Zamanında köyden şehre gidiş gelişler, araç olmadıgı için eşeklerle yapılırmış. Şehirden köye dönüşte, hava sıcak eşekler yorgun, terli ve susamış vaziyette. Bu çeşmenin başında mola verirlermiş. Eşekleri sular ve dinlendirirlermiş. Gel gelelim bu sudan için eşek bir kaç gün içinde hastalanıp ölürmüş. Yani o derece soğuk bir su ki terli hayvan bu suyu içince hastalanırmış. Köylülerde bu suya eşek öldüren suyu demişler, bu suyun ismide öylece kalmış ve eşeklerine burdan su içirmemişler.

Bu köy gezilerine bayılıyorum, daha nice böyle bir birinden güzel köy öyküleri var. Biraz da köy efsaneleri desem daha doğru olur. Sizlerinde hoşunuza gidecegini tahmin ettiğim bu efsanelerden bazılarını ilerideki yazılarımda anlatmaya çalışacağım. Sularımızı aşağıda resimde gördüğünüz gibi, dağ başında bir bahçenin içindeki kuyudan aldık.

Bu suyun tadını anlatamam, harika bir içimi var, harika bir tadı var, bu lezzeti ancak tatmakla anlayabilirisiniz. Köylülerden öğrendiğimize göre da çok yararlı bir su imiş. Çünkü su topraktan süzülerek ve çeşitli minarel katmanlardan geçerek geliyor ve topraktaki bir çok minaralide bünyesine katarak yeryüzüne ulaşıyor. Tertemiz doğal ve hiç kirlenmemiş su. Bu haftalıkta bu kadar arkadaşlar.

Tüm arkadaşlarıma harika bir hafta sonu tatili dilerim.Şimdilik kalın sağlıcakla.  

DÜĞÜNÜMÜZDEN KARELER

Yoğun bir koşuşturmacanın ardında nihayet düğünümüzü yaptık. Tabi bu birazda tatlı bir koşuşturmaca oldu, bizim örf ve adetlerimiz gerçekten güzel ve aileye önem veren bir yapıya sahip. Neyse lafı uzatmadan gelelim düğün günümüze. Gelin arabası da geldi kapıda bekliyor, artık kızım yeni yaşantısına adım atmak üzere.

Neşeli ve çoşkulu bir düğünümüz oldu, hele düğün pastası sahneye gelirken, pasta ha yıkıldı yıkılacak derken, nihayet sağlam bir şekilde sahneye geldi ve gelinle damat pastayı alkışlarla kesti. Pastaya da hiç bir zaman hayır demem doğrusu, her ortamda illa koca bir dilim alacagım..:))

Biz büyükler olarak üstümüze düşeni yaptık, evlilik kurumunun kurulması ve başlaması aşamasında gençlere elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. Bundan sonra iki genç ele ele verip kendi Dünya’larını inşa edecekler. Yakında torun sahibi de olurum bu gidişle, artık kendimi dede kelimesine alıştırmam lazım…

Ne diyelim aynı dönemlerden bizlerde geçtik, şimdi sıra bizden sonraki kuşakta, hayat kuralları böyle. Bizimde diyecegimiz. Genç çifte, Allah ömür boyu mutluluk versin…

Tüm arkadaşlarıma neşeli ve mutlu bir hafta sonu dilerim.

 

Fotolar: Tabiki alp foto..

MİCROSOFT ve WİNDOWS LİVE TEKNİK DESTEK GRUBUNA

Arkadaşlar kısa bir süre önce PC me format attırdım. Bu arada ne olduysa MSN ve SPACES sayfalarıma ulaşamaz oldum, Şifrelerde mi bir yanlışlık yaptım, yoksa dışardan mı PC me bir girişim oldu bilmiyorum. Fakat bu işin nasıl olduğunu çok sıkı bir şekilde takip ediyoruz. İnşallah ikinci şık çıkmaz.

Bu arada bana yardımcı olan MİCROSOFT ve WİNDOWS LİVE TEKNİK DESTEK GRUBUNA burdan teşekkür etmek istiyorum. Özellikle bizzat ilgilenip sayfamı ve msn mi tekrar açmama yardımcı olan Bay George çok teşekkürler.(Mr. George,Thank you and happy Christmas)  Tabi bu arada tüm Windows Live ekibine teşekkürler ve hepsine iyi seneler dilerim. 

Ve tabiki de benim tüm spaces arkadaşlarıma da neşeli, mutlu harika bir hafta sonu tatili diliyorum. Şimdilik kalın sağlıcakla.